İçimizden Bir “Umut” Hikâyesi

Haluk Umut
Röportaj

Tüm Röportajlarımız

Sevgi dolu iki çocuklu bir aile… Haluk, Nurcan, Dünya ve Doğa Umut. Uzun yıllar çocuk sahibi olmak isteyip de olamayan bir çiftin evlat edinme kararı ile başlayan ve hem evlat edindikleri hem de bu süreç içinde hayatlarının en güzel sürprizlerinden biriyle karşılaştıkları gerçek bir sevgi hikâyesi… Yıllarca bekledikten sonra 46 gün arayla iki bebeği kucaklarına alan Umut ailesiyle röportaj yaparken biz çok sevindik, çok duygulandık, adeta yaşadıklarını içimizde hissettik… Her satırın sizlere de ilham olmasını diliyor, Haluk ve Nurcan Umut’a hayatlarını tüm samimiyetleriyle bize anlattıkları için teşekkür ediyor ve bu vesileyle Haluk Bey’e de bu röportajın Babalar Günü’ne özel bir hatıra olmasını arzuluyoruz.

Merhaba Haluk Bey, Nurcan Hanım; soyadınızın hakkını vermişsiniz ve bir hayata umut olmuşsunuz. Önce bununla başlayalım. Bir bebeği evlat edinme fikri nasıl ortaya çıktı, süreçte neler yaşandı?

Merhabalar öncelikle… Biz ona umut olmadık aslında, o bize umut oldu. 15 senedir evliyiz. Uzun yıllar tedavi gördük, ama sonuç alamadık. İkimizin de içinde çocuklara karşı büyük bir sevgi vardı ve bu sevgiyi aktarabilmeyi çok istiyorduk… Öyle bir şey oldu ki… 2016 yılında ikimiz de birbirimizden habersiz bir şekilde evlat edinme prosedürlerini araştırmaya başlamışız. Bir gün sohbet ederken aynı anda “biz evlat edinebilir miyiz?” diye sorduk birbirimize. İsteğimiz ortaktı, evimize neşe saçan bir çocuğumuz olsun istiyorduk, çok şükür öyle de oldu… Dolayısıyla biz bir çocuğa değil, o çocuk bize umut oldu, o bizim hayatımızı değiştirdi, renklendirdi, dünyamız oldu… O yüzden de adı Dünya.

2016’da evlat edinmek için başvuruda bulunduk ve 3 yıl bekledik. Tüm evrakları tamamlayıp başvurumuzu yaptıktan sonra kızımızı beklemeye başladık. Ve bu bekleme sürecinde 20. sıraya gelene kadar size haber verilmiyor, bekliyorsunuz. 20. sıraya geldiğinizde her seferinde 19, 18… diye haber veriliyor. Stresli bir dönem yani, üç yıllık bir gebelik süreci!

Karnınızda doğmasını beklediğiniz bir bebek varken yine aynı heyecanla başka bir bebeği anne ve baba olarak kucağa almak nasıl bir his? Bunu çok fazla insan tecrübe etmemiştir, çok özel bir his olmalı…

N.U.: Bunu tam olarak anlatabilmek çok zor. Doğa'ya 7 aylık hamileydim, hareketli bir bebekti. O gün görüşme odasında beklerken karşıdan pembe battaniyeye sarılmış bir bebek getiriyorlardı, 13 günlüktü. İkimizin de elleri titriyordu, farkında olmadan ağlıyorduk. Kucağıma verdiklerinde kokusunu içime çekerken hoş geldin Dünyam dedim. Sözün bittiği yerdi. Sol tarafıma yatırdım. Kardeşi karnımda usulca sağ tarafıma kayıp sanki yer açtı ona. Sonra Haluk’a dönüp “al babası kızımızı kucağına” dedim.

H.U.: Tarifsiz bir duyguydu, o an ne yaşadığımızı ifade etmek gerçekten çok zor. Normalde Sosyal Hizmetlerden görüşme için anne adayı aranıyor, ama Nurcan’ın hamile olduğunu bildiklerinden o ani heyecanı yaşamaması için beni aradılar. Bu haberi eşime telefonda veremezdim. Uça uça yanına gittim. Dedim hazırlan, yarın kızımızı almaya gidiyoruz… İnanamadı, herkes bir anda şok… Aileler şok… Ertesi sabah normal bir doğuma gider gibi ailelerimizle ve akrabalarımızla birlikte yuvaya gittik! Bayram havasıydı… Doğumda yakınlar nasıl kapıda bekler anne ve bebek çıksın diye, aynısını yaşadık, her şeyiyle birebir.

N.U.: Doğumhanede bebeğinizi kucağınıza verdiklerinde bir kokusu vardır ya o anın… Aynıydı… Bu koku bizim kızımızın kokusuydu. Önemli olanın doğurmak olmadığını o an bir kez daha anladım ve bunu her yerde, her zaman söylüyorum; önemli olan doğurmak değil, o sevgiyi vermek, heyecanı hissetmek… Ultrasona girince bir şeylerini görüyoruz bebeğin, ama asıl kucağımıza aldığımızda anlıyoruz ya anne baba olduğumuzu tam da bunu ifade etmek istiyorum. O güne dönecek olursam, yuvada evrak işleri gecikti ve bize kızımızı ertesi gün verebileceklerini söylediler. Hayır dedim, olmaz, benim kızım bir gün daha yuvada kalmamalı…

H.U.: Nurcan hamile haliyle bu benim kızım, bir gece daha burada kalmamalı diye ağlıyordu, ben de ne yapacağımı bilemedim. … Yuvadan bebeği çıkarabilmek için valinin imzası gerekiyor. 17.00’de mesai bitiyordu, 16.58’de imza geldi ve biz çocuğumuzu alıp oradan çıktık.

N.U.: Yarına kalacaksa ben çıkmayacağım buradan, vermiyorsanız geceyi burada geçireceğim diye haykırdığımı hatırlıyorum. Öyle ya da böyle bir şekilde sağ olsunlar işi hızlandırdılar ve o gün kızımızı alıp eve geldik. Bütün site kapının önündeydi, yemekler hazırlanmış, kimileri balon şişirmiş, çoluk çocuk kapının önünde… Biz bu süreci hiç kimseden saklamadan, gerçekten bir hamilelik gibi yaşadık… Herkes de en az bizim kadar heyecanla o “doğum” anını bekliyordu. Eve kornalarla falan geldik, tam bir bayram havası. Eve gelenin haddi hesabı yoktu, doğum yapınca hastane ziyareti olur ya onun gibi. Birileri çikolata getirmiş, birileri çiçek… Ev koca bir hastane odasına döndü.

Bunları bir de 7 aylık hamileyken yapıyorsunuz farklı olarak…

N.U.: Doğa, Dünya’yı kucağımıza aldığımızda bize büyük bir rahatlık sundu hareketlerini kısıtladı, uslu uslu dünyaya geleceği (Dünya’yla karşılaşacağı) günü bekledi… Ben gelene kadar annem kardeşime ait olsun dedi. Biz de tamamen Dünya’ya yoğunlaşabildik. Doğa’ya hamileliğim riskli bir gebelikti ve düşüğe neden olabileceği için doktorum hiçbir şey yapmamı istemiyordu, buna Dünya’yı kucağıma almak da dahildi. Ama olmaz dedim, bütün gün kucağımdaydı. Dünya ve Doğa da bu durumdan gayet memnundu. Evet, biraz erken geldi, ama yine de gelene kadar geçirdiğimiz sürede ikisi de oldukça iyiydi. Evde iki kez doğum yapmış gibiydim, 46 gün arayla…

Hamilelik haberini ilk aldığınızda ne hissettiniz, eşinize nasıl söylediniz?

Hamileliği çok geç fark ettik, 3 aylıktı. Uzun yıllar tedavi süreci yaşadığımızdan hamilelik olasılığını aklımıza bile getirmedik aslında. Bir hastaneye gittik, ama mesai bitmişti, kan tahlili verdik, sonucunu aldık. Pozitif sonucu görünce inanamadık. Hastanenin bahçesinde gördüklerine inanamayan iki kişi… Sevinçten çok şaşkınlık vardı üzerimizde… Şaşkınlığımızı üzerimizden atmanın tek yolu keseyi görmek dedik, akşam 19.30’da nöbetçi kadın doğumcu aradık. Ultrasonda göreceğiz, öyle ikna olacağız. Bulduk, ultrason yapıldı, keseyi gördük, kalp atışlarını duyduk… Havalara uçuyoruz!

Şunu da ayrıca eklemek istiyorum; hamilelik ve emzirmek de değilmiş, annelik… Hepsini yaşayan biri olarak çok net söyleyebiliyorum bunu. Bir çocuğu kucağınıza aldığınızda ona sevgi verebilmek… Anneliğin özü bu aslında.

Aile büyükleri, yakınlar, arkadaşlar… Siz tüm bunları yaşarken onların yaklaşımları nasıldı?

Biz bu kararı aldığımızda ailelerimiz de arkadaşlarımız da nasıl dönemlerden geçtiğimizi, neler yaşadığımızı çok iyi bildiklerinden bizi hem desteklediler hem de hep yanımızda oldular. Onların da telkin ve yaklaşımları zaten anne-baba olmak için sadece doğum yapmak değil, bir çocuğa sevgi vermek, gelişimini sağlayabilmek ve onun hayatına yön verebilmekten geçtiği yönündeydi. Başvurumuzu yaptığımızda yine yanımızdaydılar ve ilk andan onlar da Dünya’yı benimsediler. Ne zaman geleceği belli olmadığından süreç içinde hediyeler gelmeye başladı. Tabii cinsiyet de belli… “Kızımıza şunu aldık, torunumuza bunu aldık, yeğenim için düşündüm…”

Doğa’yı ise hemen paylaşmak istemedik… Daha önce yaşadıklarımızı bir daha yaşayacak olursak en azından ailemizi bir kez daha heyecanlandırıp üzmemiş oluruz diye düşündük. 4 aylık hamileyken, Kurban Bayramı’nda bütün ailemizi eve çağırdık. Güzel bir kahvaltı hazırladık. Bu haberi verdiğimizdeki tepkileri kaydedebilmek ve ölümsüzleştirmek için kamera düzeneklerini de önceden hazırladık. Herkes kahvaltı tabaklarına uzanmışken eşim bir anda “ben hamileyim” dedi. Herkes inanamayarak birbirine baktı. Eşim bir daha “ben hamileyim” diye bağırdı. Bu sefer feryat figan, gözyaşları… Hepsi birbirine karıştı.

Dünya ve Doğa kardeşler gerçeği öğrenecek mi?

Evlat edindiğimizi iki kızımızdan da saklamayacağız. Biz aile içinde herhangi bir gizli saklı durumun olmasını tasvip etmiyoruz, dolayısıyla her iki kızımız da 4 yaşında bunu pedagog eşliğinde öğrenecek ve biz yanlarında duracağız. Bu tabii ki bilmediğimiz bir süreç, korktuğumuz noktalar yok mu, tabii ki de var… Bundan sonra hayatımız nasıl olacak, 18 yaşına geldiklerinde tepkileri ne olacak bilmiyoruz, ama bugün biyolojik çocuklarımıza bile ne yapması gerektiğini söyleyemiyoruz. Biz sevgiyi ve aile bağını aşılamaya çalışıyoruz, umarız başarılı da oluruz. Kardeş ve aile sevgisiyle büyüsünler istiyoruz.

Evlat edinme prosedürleri nasıl? Süreç nasıl başlıyor, nasıl devam ediyor?

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Sosyal Hizmetler Birimine başvuruyorsunuz. Bazı evraklar isteniyor. Sigorta sicilinizden tutun da kaç yıl prim ödediğinize, bir çocuğa bakabilecek yetkinliklere sahip olup olmadığınıza, bir devlet hastanesinden tam taramalı heyet raporu isteniyor. Bu sürecin bu kadar ciddi bir şekilde ele alınıyor olması çok güzel; psikolojik ve fiziksel anlamda değerlendiriyorlar. Sonra Sosyal Hizmetler evinize gelip beyan etmiş olduğunuz bilgileri yerinde inceliyor. Çocuk gerçekten uygun ortamda mı olacak, odası olacak mı gibi detaylara bakıyorlar. Çocuk yerleştirildikten sonra ilk bir yıl Koruyucu Aile statüsünde oluyorsunuz. Bu süre içinde haberli habersiz 4-5 kere ziyaret ediyorlar. Bu ziyaretlerde çocuğun gelişimi ve psikolojisi nasıl diye takibini yapıyorlar. Bir yıl sonunda mahkeme ile velayet sizin üzerinize geçiyor.

Birkaç ay önce bir ilki daha yaşadınız… Kısa bir arayla iki ilk doğum günü.

Küçük bir düğün yaptık aslında… Doğa 5 Mart doğumlu, Dünya 16 Ocak (biz kucağımıza aldığımızda 29 Ocak’tı, biz doğum günü olarak 29’unu kutlamayı tercih ediyoruz). O günlerde sadece stüdyo çekimlerini ve çekirdek aile kutlamalarını yaptık. Şubat’ın 16’sında büyük bir parti yaptık… Hep beraber… Komşular, arkadaşlar, akrabalar… Çocuk doğum günü hazırlamak da çok keyifliymiş. Bazıları diyebilir ne gerek var o kadar süse falan diye, ama ilk çok önemli bizce ve ne yaptıysak doyasıya, keyifle yaptık… Her şey çok güzel olsun istedik, ileride resimlerden bakarken onlar da o keyfi bir kez daha yaşasınlar istedik, çünkü hatırlayamayacaklar…

Çocuklarınıza, hayata, insan yaşamına duyduğunuz sevgi elle tutulabilir gibi gerçek ve hissediliyor. Bu hayat tecrübenizi okuyup “biz de mi evlat edinsek, koruyucu aile olsak, yuva ziyaretleri yapsak” diye akıllarından geçirecek olanlara nasıl bir yol gösterirsiniz?

İnsan sevgiyle yaşar… L.N. Tolstoy’un İnsan Neyle Yaşar? kitabını mutlaka okuyun. Biz bu kitabı tüm sevdiklerimizle paylaştık, kızlarımızı kucağımıza aldığımızda yanımızda olan tüm sevdiklerimize doğum şekeri, çikolatası gibi şeyler yerine bu kitabı hediye ettik.

Sevgi mutlaka paylaşılmalı, aktarılmalı. Bizim yaşadıklarımız bir kişiye, bir çocuğa bile bir aile olmaya vesile olacaksa çok seviniriz. Biz de bu bilinci sonradan kazandık… Bu sadece insanlar için de değil, kurumlar için de geçerli… Her gün karşılaşmadığımız deneyimlerde eksiklik nedir o da bilinmiyor, ama önemli olan bu deneyimlerin farkındalığıyla hareket edebilmek ve Ford Otosan bunu gerçekleştirdi. Koruyucu aile ve evlat edinenlere de yan haklar tanındı. Bu bilinç çoğalarak yayılsın istiyoruz.

Nasıl bir yol önerirsiniz sorunuza gelince… Yuvalarda bir sürü çocuk var. Ve tüm bu çocukların sevgiye ihtiyacı var… Korku, toplum baskısı, endişe gibi birçok etken atmak istediğimiz adımları engelliyor olabilir. Yabancı bir çocuk algısı var… Ama inanın böyle bir şey yok, o çocuğu kucağınıza aldığınızda o sizin çocuğunuz oluyor. Devlet çok büyük destek veriyor, bekâr kişiler de uygun koşulları sağladıklarında evlat edinebiliyorlar. Eskiden bir yaş kriteri de vardı, artık o kriteri de kaldırdılar. Ayrıca koruyucu ailelik de var. Koruyucu ailelikte devlet size çocuğun yaşına göre bir maaş da bağlıyor. Anne eğer çalışmıyorsa onun sigorta primlerini de ödüyor. Yuvada çocuk kalmasın, bütün çocuklar bir aile ortamında, sevgiyle büyüsün diye devlet de üzerine düşeni sorumluluğu çok doğru bir şekilde yerine getiriyor.

Evlat edinmek, koruyucu aile olmak gibi daha radikal kararları almadan da sevginizi aktarabilirsiniz. Gidin bir çocuk yuvasında bir saat vakit geçirin. Burada gerçekten önemli olan şey vakit, maddiyat değil… Her yeni sevgi çocuklara bir mutluluk katıyor. Ve yuvalardaki çocuklar gerçekten birlikte bir şeyler yapmaktan mutlu oluyorlar… Birlikte oyun oynamak, yemek yemek, kitap okumak… Gerçekten herkese en azından hayatlarında bir kez olsun bu deneyimi yaşamalarını tavsiye ederiz.

Hayatınızı tüm samimiyetinizle bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz; Dünya ve Doğa ile çok mutlu, sağlıklı, güzel günleriniz olsun.

Koruyucu ailelik, evlat edinme ve yuvalarla ilgili daha detaylı bilgiye Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği'nden ulaşabilirsiniz.