Türkiye'nin Pazarları 16. Bölüm: Edirne Ulus Pazarı

trp16
coskun aral

Coşkun Aral Coşkun Aral

Herkese merhaba! Türkiye’nin Pazarları’nın yepyeni haftasında çok özel bir bölüm için çok özel bir şehre gidiyoruz: Lezzetiyle, coğrafyasıyla, tarihiyle ve insanlarıyla şahsına münhasır bir yer olan Edirne… 

İstanbul’a yaklaşık iki saatlik mesafedeki Edirne yoluna, bize her defasında son derece konforlu ve güvenli bir yolculuk deneyimi yaşatan Ford Tourneo Custom ile sabahın erken saatlerinde çıkıyoruz. Ford Tourneo Custom’ın içi hem sıcacık hem de çok rahat. Arkadaşımız direksiyonu emanet alırken biz Timur’la tam 30 farklı koltuk kombinasyonu yapılabilen yolcu kabininde ferah bir yolculuk yapıyoruz. 

Farklı Bir Türkiye’nin Pazarları Olacak

Bu haftaki program öncekilerden farklı olacak çünkü bu sefer hemen her şeyiyle misafir ediliyoruz. Tava ciğeriyle meşhur Edirne’de bu işin en ünlülerinden Bahri Dinar ve Uğurcan ustalarımız bizi misafir edecek. Bahri Usta hem enfes ciğer yapıyor hem de resmen Edirne’de turizm elçisi olmuş. 

Dolayısıyla bugün alışverişimizi az tutacağız çünkü Bahri Usta ve müthiş ciğerleri masada başrolde olacak.

Edirne Ulus Pazarı’ndayız! 

Burası epey büyük bir pazar, sadece gıda değil tekstil konusunda da alabildiğine çeşit var.

Ekip arkadaşımız Mustafa, programımızın olmazsa olmazı, sevgili Refika’nın armağan ettiği pazar arabasını unuttuğu için bu bölümü hem çekecek hem de paketleri taşıyacak. Timur kilolarca alışveriş yapmak istiyor ama ben Mustafa’ya kıyamıyorum. Zaten çok alışverişe de ihtiyacımız yok. 

Kışa rağmen bol ve taze ürün çeşitlerinin yer aldığı, Edirne Ulus Pazarı’nın hemen yanında cuma günleri kurulan gıda pazarını gezerken hem pazarcı kardeşlerimizle konuşuyor hem de tezgâhları gözlemliyoruz. Buradaki birbirinden eğlenceli muhabbetleri videoda bulabilirsiniz.

Çin Marulunu Görünce Aklıma Gelen…

Pazarda Çin marulu görüyorum. Her marul türüyle olmayan, Korelilerin meşhur Kimçi yemeği hem aklıma hem damağıma düşüyor. Pandemi öncesi Kuzey Kore ziyaretimde usta bir ekiple birlikte yaptığımız Kimçi’yi yapmak istiyorum. Elbette orijinal malzemeleri bulmak biraz zor. Bu yüzden alternatif malzemeleri arıyoruz. Bunlardan birisi de Edirne’nin meşhur kırmızı biberleriyle yapılan acı sosu. Kimçi de acı ile fermente edilen bir tür turşu. Timur’un deyimiyle “yalancı Kimçi” bile olsa tatmak ve tattırmak için malzemeleri alıyoruz.

Birkaç küçük malzemeyi de sepetimize, daha doğrusu Mustafa’ya yükledikten sonra ben bir mola veriyorum, Timur da ileride hazırlayacağımız Türkiye’nin Pazarları kitabı için fotoğraf çekmeye gidiyor. 

Ve bir ilk oluyor: Timur bu yalnız turundan, ilk kez plan dışı bir alışveriş yapmadan geliyor. Edirne soğuğu farklı bir işe yaramış oldu.

Mutfağımız Meriç Nehri’nin Kıyısında

Pazardan çıkıp Edirne Valiliği ve Edirne Belediyesi’nin ev sahipliğinde yapacağımız çekim için Meriç Nehri’nin kıyısında Bahri Dinar’la buluşuyoruz.

Evet, soğuğa rağmen açık havada çekim yapacağız. Bu jilet gibi soğuğa dayanabilmemiz için, programın formatına da uygun olarak, Bahri Usta’nın getirdiği kuru kırmızı biberleri alıyoruz. Bu sayede hem ısınıyor hem de Edirne’nin yerel lezzetini tatmış ve tanıtmış oluyoruz. Bir taşla iki kuş… 

Ve artık mutfak işlerine giriş yaparken Bahri Usta’nın yönlendirmesiyle geleneksel bir tekerleme okuyoruz. İçimizi ısıtan sadece biberler değil, Bahri Usta ve diğer arkadaşların dostane ev sahipliği.

Tava ciğeri yapabilmek için özel bir ciğer tavası almak gerekiyor. Tavanın malzemesi, yapısı, ateşin özellikleri çok önemli. Uğurcan Usta, yıllanmış tecrübesiyle dana ciğerleri doğrarken Bahri Usta hem pişirme sürecinin hem de ciğerciliğin yıllar gerektiren tüm inceliklerini anlatıyor. Bunu dinlemek bile iştah açıcı. Siz de videoda izlerken çok eğleneceksiniz.

Edirne Tava Ciğeri Kızgın Yağ ile Buluşuyor

İncecik doğranmış ciğerler kızgın yağ ile buluşuyor. İlk tur tamamen tatmak için. Yağda şöyle bir kızaran ciğerleri hep birlikte tadınca motivasyonumuz iyice artıyor ve Timur’la ben de kendi tezgâhımıza geçiyoruz.

Timur benim yönlendirmelerimle ince ince doğradığı marulu, nane, maydanoz, limon ve acı sosla harmanlayıp Asiltane Zeytinyağı’nı da ekliyor. Gerçek bir Kimçi değil ama yine de enfes oluyor.

Yeni ciğerler pişirilirken Bahri Usta’nın getirdiği çok özel Kırklareli kaşar peyniri sahneye çıkıyor. Bizde genelde Kars peynirleri meşhurdur ama Trakya’yı bu açıdan asla unutmamak lazım. Bu peyniri öyle kuru kuru değerlendirmek yerine Timur hemen yumurta çırpıyor. Ustaların getirdiği pane harcı da işin içine giriyor ve bizim ocağımızdaki Asiltane Zeytinyağı’nda tadına doyulmaz bir Edirne kaşarlı pane ortaya çıkıyor.

Çekim boyunca süren ustalık-çıraklık tartışmalarından sonra Timur artık şeytanın bacağını tamamen kırmaya karar vererek bu sefer ciğer ocağının başına geçiyor ve gerekeni yapıyor. Sonucu videoda izleyeceksiniz.

Ciğerler de servis edildikten sonra asıl şenlik başlıyor. Türkiye’nin Pazarları yolculuğunda ilk kez yaşadığımız bir sürprizle karşılaşıyoruz: Keman, darbuka ve klarnet bir araya geliyor ve Trakya’nın kendine has müzikleri eşliğinde hem ruhumuzu hem karnımızı doyuruyoruz. Üstelik müzisyen kardeşlerimize ve Bahri Usta’nın vokaline eşlik de ediyoruz. 

Hem lezzetli hem de son derece eğlenceli ev sahiplikleri için Bahri Usta’ya, her an yanımızda olan ve yardım etmek için enerjisini esirgemeyen Pavli Atölye kurucusu Gülşen Gürses’e; çekimlerimize verdikleri destek için Edirne Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk ve Müdürlük çalışanlarına çok teşekkür ederiz.

Biz Ford Tourneo Custom’la Türkiye’nin Pazarları yolculuğuna yepyeni serüvenlerle devam edeceğiz. Bizi aç karnınıza izlemeyi ve izledikten sonra beğenerek, yorum yaparak, paylaşarak daha çok yol arkadaşına ulaşmamıza yardımcı olmayı unutmayın.

Yeni rotalarda yepyeni sürprizlerle görüşmek üzere!