Türkiye'nin Pazarları 14. Bölüm: Yılmaz Aslantürk ile Datça Cumartesi Pazarı

TRP14
coskun aral

Coşkun Aral Coşkun Aral

Türkiye’nin Pazarları macerasının çok özel bir bölümünden herkese merhaba! Bu bölüm hem konuklarımız hem de mutfak deneyimimiz açısından çok özel.

Timur’un yaşadığı yerlerden biri olan Datça’da bugün Timur’un ev sahipliğindeyiz. Bu bölümde bize yine Ford Tourneo Custom eşlik ediyor. Pazar yerleri malum, kalabalık oldukları için park yeri bulmak da park etmek de zordur. Ama Ford Tourneo Custom’ın Gelişmiş Otomatik Park Asistanı ile dikey bir şekilde kolayca park edebiliyoruz. Ayrıca bu özellik sayesinde araç, sağ ve sol arka tarafı da tarıyor ve yaklaşan araçları tespit ediyor.

Tam da bu mevsimde Datça’ya gelmemizin bir sebebi daha var: Henüz çiçek açan badem ağaçları. Burada çektiğimiz özel bir videoda badem ağaçlarını da anlattım. Onu da önümüzdeki haftalarda Coşkun Aral Anlatıyor kanalında izleyebileceksiniz. Badem çiçekleri hem kokusuyla hem görüntüsüyle her zaman huzur veren, üstelik tıpkı Van Gogh’un da konu ettiği tablosunda olduğu gibi yeniden doğuşu temsil eden çiçekler. Bugün, biz de bu huzurdan nasipleneceğiz.

Yardımları için çok teşekkür ettiğimiz Datça Belediyesi’nin rehberliğiyle çektiğimiz bu bölümde bize Otisabi’nin yaratıcısı, usta çizer Yılmaz Aslantürk eşlik edecek. Normalde ne mutfak işlerinden ne de pazar alışverişinden haz eden Yılmaz Aslantürk bugün bizim için mutfakta kolları sıvayacak.

Datça Cumartesi Pazarı’na Giriş Yapıyoruz

Datça Cumartesi Pazarı adı üzerinde cumartesileri kurulsa da yazın kalabalık zamanlarında haftada bir günden daha fazla kurulabileceğini söylüyor Timur. 

Yılmaz’ı da yanımıza alarak pazara giriş yapıyoruz. Ege’nin o renkli havasını pazarda da görmek mümkün. Gerek insanları ve esnafıyla, gerek sebze, meyve, baharat, şarküteri çeşitleriyle. 

Bademden o kadar bahsettik, bugün yemeklerde bademi bolca kullanmamak olmaz. Timur’un deyimiyle “Datça’ya özel badem şovu” yapmak için alışverişe başlıyoruz.

Bademli balık bugün başrolde olacak. Yanına bademli salata ve farklı garnitürler de ekleyeceğiz. 

Pazardaki bir esnaf kardeşimiz bize Datça Baharatı adını verdiği, kendi yaptığı özel bir karışımı tattırıyor. Bildiğimiz baharatlardan özel bir seçkiyi, içine sarımsak ve soğan tozları da ekleyerek çok leziz bir karışım haline getirmiş. Bundan satın alırken balık yapacağımızı söylüyoruz ve aynı esnafın bu sefer de balık için hazırladığı özel bir karışımı olduğunu öğreniyoruz. O da aynı enfeslikte… Onu da alıp devam ediyoruz. 

Pazardan kızartmalık patates, nane, maydanoz, domates ve kıvırcık gibi yan malzemeleri de alıyoruz.

Keşke Balık Alırken Timur’u Yalnız Bırakmasaydım

Pazar alışverişinden sonra her zamanki gibi ben dinlenirken Timur da fotoğraf turuna çıkıyor. Bu sırada sevgili Yılmaz’la hoşbeş ediyoruz. Sonra Timur, balık almaya gidiyor ve Yılmaz da ona eşlik ediyor. Ancak bugün karşılaşacağımız sorunlar silsilesinin ilk adımı burada atılıyor. Balığı kızartmaya hazır hale getirecek şekilde temizlenmeden ve doğranmadan aldığımız için bizi günün kalanında kötü sürprizler bekliyor. 

Mutfakta Ekip Kalabalıklaşıyor

Bizi badem ağaçlarıyla dolu bahçesinde konuk eden Cemal Temel’e bir kez daha teşekkür edelim. Bahçeye mutfağımızı kuruyor ve burada daha da kalabalıklaşıyoruz: Usta belgesel yönetmeni, Türkiye’de belgeselciliğin en önemli isimlerinden, Datça’da yaşayan Ertuğrul Karslıoğlu ve Hayat Bana Güzel programıyla harikalar yaratan sevgili Şenay Akkurt da bize katılıyor.

Eşim ve kızımın evde yaptıkları ve çok sevdiğim; tencerede kekten yapalım diye konuşmuştuk. Benim tarifimle Şenay’ın hazırladığı hamur ve malzemelerle portakallı bir kek yapacağız.

Timur, hamuru hazır olan keke girişirken biz de Yılmaz’la diğer işlere başlıyoruz. Mutfağı sevmeyen birinin elinin de bu işlere yatkın olmaması beklenir ancak Yılmaz Aslantürk bize güzel bir salata hazırlıyor. Ben de balıkları hazırlamaya çalışıyorum ancak normal levrekten daha etli olan kaya levreğinin bize verildiği haliyle nasıl kızartılacağından pek emin olamıyorum.

Balıkların yanına garnitür olması için mantar ve patates düşünüyorum. Bu aşamada Timur’la bir fikir atışması yapıyoruz. Ben yağda çevirelim derken o da yağlayıp ızgaraya atmayı düşünüyor. Daha önce gördüğü bu yöntem yerine, pazardan aldığımız özel baharat karışımıyla yağda kızartma kararı alıyoruz. 

Balık için özel bir sos yapıp Timur’a teslim ediyorum. Balıkçının altı parçaya bölünmesini söyledikleri balıklar halen o kadar iri ki soslama konusunda da sorun yaşıyoruz. Bir biçimde ızgaraya atsak da işler yolunda gitmiyor. 

Birkaç dakika önce arka kısmını çevirdiğimiz kekten gelen yanık kokuları, balıktan tuhaf görüntüler eşliğinde çıkan kokuya karışıyor. Sevgili Ünsal Ünlü’nün geçtiğimiz haftaki programında bahsettiği gibi “Bir balık, bir kek bu kadar yapılamaz” diye düşünüyorum hepimiz adına. 

Kek tencereye, balık mangala yapışıyor. Onca malzemeden kalanları ziyan etmemek için parça parça kopararak tüketiyoruz. Günün sonunda elimizde kalan, parçalar halindeki kekler ve balıklar, Asiltane Zeytinyağı’nda çevirdiğimiz mantarlar ve patatesler ile salata…

Ama bu trajikomik durumlar tadımızı kaçırmıyor. Güzel insanlarla bir araya gelip hazırladığımız bu programı yine siz izleyicilere ulaştırmak asıl amaç. Tüm aksiliklere rağmen son derece gülüp eğlendiğimiz bu bölümü de keyifle kapatıyoruz.

Videoyu izlediğinizde bize hem videoyla ilgili hem de gelecek bölümlere dair tavsiyelerinizle ilgili yorumlar bırakmayı unutmayın. Hepsine tek tek dönemesek de mutlaka notlarımızı alıyoruz.

Sevgili Yılmaz Aslantürk ve Ertuğrul Karslıoğlu’na, tencereyi yağlamayı unutup yaksak da hâlâ çok lezzetli olan kekin hamurunu hazırlayan sevgili Şenay Akkurt’a, bizi ağırlayan Datça Belediyesi ve Cemal Temel’e, Türkiye’nin Pazarları yolculuğunu keyifli ve konforlu hale getiren Ford Türkiye’ye ve elbette ilginizle, desteğinizle bu yolculuğun sürmesini sağlayan siz izleyicilerimize bir kez daha teşekkürler!

Yeni bölümlerde görüşmek üzere…