Türkiye’nin Pazarları 21. Bölüm: Milas Pazarı

Milas Pazarı(2)
coskun aral

Coşkun Aral Coşkun Aral

Güneyin en sıcak, en güzel noktalarından birinde, Milas’ta devam eden Türkiye’nin Pazarları yolculuğunun yeni bir bölümünden merhaba.

Bu bölgede çekimlerimiz devam ederken Milas Belediyesi’nden gelen davetle biz de rotamızı Milas’a çevirdik. Bunun için Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’a bir kez daha teşekkürler.

Milas, Timur’un da videoda anlattığı gibi buraya yolu düşenlerin genellikle geçip gittiği bir nokta. Oysa Milas’ta gerek lezzet gerek doğa olarak keşfedilecek o kadar çok şey var ki. Bunları uzun uzun konuşarak süren yolculuğumuzun ardından Milas Pazarı’na ulaşıyoruz.

Bu bölgedeki pek çok pazar gibi Milas Pazarı da yerel halkın kendi yetiştirdiği ürünlerle yer aldığı, hem doğal ve organik hem de görece uygun bir pazar. 

Buraların meşhur ürünlerinden ikisi olan zeytinyağı ve patlıcan bugünkü yemeğimizde başrolde olacak. Planlarımız arasında bugün karnıyarık yapmak var. Timur’un her sebzeyle arası iyi değil ama neyse ki patlıcanı da en az benim kadar seviyor.

Kokoreçli Karnıyarık · Mümkün mü Böyle Bir Şey?

Bununla birlikte, pazarda gezerken gözüme ilişen kasaptan daha sonra kıyma almaya karar veriyoruz. İyi ki hemen almamışız çünkü biraz sonra, pazarı gezerken karşımıza seyyar bir arabada çıkan kokoreci görüyorum. Aklımda hemen bir fikir canlanıyor: Ya karnıyarığa kıyma yerine kokoreç koyarsak? 

Canı kokoreç isteyen Timur, ayaküstü bir yarım veya çeyrek yeme hayaliyle yaklaştığı kokoreç arabasından benim bu önerimin üzerine biraz soğuyor. Ona ve kokoreççiye pek parlak bir fikir gibi gelmiyor ama ben ısrarcıyım. Kokoreççiden halka halindeki bir miktar kokoreci bizim için kesmesini ve pişirmesini rica ediyoruz.

Bu sırada gezdiğimiz pazardan patlıcan, domates, maydanoz, kabak, dolmalık biber, taze soğan, limon ve satıcıların köyde yaptıkları ev yapımı yoğurttan alıyoruz. Biraz sonra ben bir çay molası verirken Timur da taze dağ kekiğiyle geliyor.

Bugün mutfağımızı kaldığımız mekânın arkasındaki serin avluya kuruyoruz. Yemeklerden, bazı sebzelerin tarihinden biraz muhabbet ettikten sonra yemekleri yapmaya başlıyoruz. 

Ben patlıcanları ikiye bölüp içini oymaya başlarken Timur’dan iki ayrı tavaya zeytinyağı koymasını istiyorum. Timur ne yaptığımızdan hâlâ emin değil ama ben çok güzel olacağını biliyorum. Zeytinyağının birine patlıcanların dışını, diğerine ise içini, sebze ve baharatlardan oluşan güzel bir çeşniyle birlikte kızarmaya bırakıyoruz. İkinci tavada bir tür Alinazik pişecek. Biraz sonra ek sebze ve baharatlarla taçlandırdığımız bu iç karışımını yoğurtla servis edeceğiz.

Bu sırada ziyaretimize gelen Başkan Muhammet Tokat’la bölgenin lezzetlerine dair koyu bir sohbete giriyoruz. Sadece Milas’a özel değil mutfakla ilgilenen herkesin ilgisini çekecek bu bilgileri videoda bulabilirsiniz...

Sona Yaklaştık 

Kızaran patlıcanları tavadan alıp yağlarını çekmeleri için peçeteye bırakıyoruz. Boş kalan zeytinyağını sarımsakla tatlandırıyoruz. Çünkü Timur’un beklediği iki önemli andan biri geldi: Pakette buram buram kokan kokoreci çıkarıp bu yağa atıyor ve zaten pişmiş olan eti daha da lezzetlendirerek çeviriyoruz.

Timur’un beklediği bir diğer an da malum: Diğer tavadaki için yoğurtla buluşması. Artık iyice pişmiş olan karışımı tabağa alıp üzerine ev yapımı köy yoğurdunu ekliyoruz. Kokoreçler de hazır. Onları da kızarmış patlıcanlarla buluşturup üzerini otlarla süslüyoruz.

Ve Timur’un deyimiyle “Bir yemek doğuyor.” Güzelce baharatlanmış kokoreç ve patlıcan birbirine gayet iyi yakışıyor. Umarım sadece Timur’un değil, “olmaz” diyen herkesin şüphelerini kaldırmayı başarmışımdır. Tamamen ikna olmak isteyenler videoda yemeğin son halini görebilir. 

Türkiye’nin Pazarları’nın gelecek bölümlerinde görüşmek üzere!