Süha Derbent ile Selimiye’de!

Süha Derbent
suha derbent

Süha Derbent

Vahşi yaşam fotoğrafçısı Süha Derbent, bu sefer vahşi yaşamın en güçlü yırtıcılarından birini, Ford Ranger Raptor’ı kadrajına alıyor ve bu güçlü yırtıcı ile çıktığı Selimiye yolculuğunda her türlü koşula meydan okumanın bir yolunu buluyor! Keyifli okumalar!

Yazı ve Fotoğraflar: Süha Derbent

Hayatımın büyük bölümü Afrika’da ve dağda bayırda geçtiği için “kariyeri dağda bayırda yaptığımı” söylerim hep. Pandemi süreci başlamadan önce düzenlediğim yaban hayatı turları nedeni ile yılın yarısından çoğunu yaban hayatı alanlarında geçirmiş biri olarak ne kadar sıkıldığımı siz de tahmin edebilirsiniz. Sonunda, telefon ederek hiç vaka olmadığını da öğrenince, Marmaris Selimiye’ye gitmeye karar verdim. İyi ki de böyle yapmışım. Aracımızla İzmir’den yola çıktık. Dört saat kadar süren bir yolculuk ile ulaştık Selimiye’ye. Hava harikaydı. Önce biraz kapalı ve bulutlu idi. Sonra çok şiddetli bir yağmurun ardından açan güneş bizi pırıl pırıl bir hava ile buluşturdu. Sonrası gel keyfim gel…

Selimiye’ye ilk gidişim 1992 yılındaydı. O zamanlar yolu henüz topraktı. Ve Selimiye küçücük bir köydü. O günden bugüne gelene dek artık sayısını bilemeyeceğim kadar çok gittim Selimiye’ye. Çoğu kez mavi yolculuk sırasında, Hisarönü Körfezi’nde dolaşırken tekneyle uğradık. Ancak ilk gittiğim yıllardan kalma bir deneyimle eski yolların yerini hatırlarım. Selimiye’den yukarılara doğru çıkıp eski yolu bulup oradan Bozburun’a doğru uzandık. Eski yol ancak bir arazi aracı ile geçilebilir, taşlarla kaplı ve dar bir sürüş alanına sahip. Ama kasım ayında edindiğim aracım Ford Ranger Raptor, bu yollarda hiç zorlanmadığı gibi tam bir arazi canavarı olduğunu kanıtlayarak doğru bir araç seçimi yaptığımızı bize gösterdi. “Yok buradan geçemez, denemesek mi?” dediğimiz yerlerde bile gösterdiği performans ve konfor fazlası ile etkileyici idi. Selimiye’ye eğer arazi aracınızla giderseniz eşsiz manzaraları izleyerek geçebileceğiniz bu eski ama keyifli yolu mutlaka kullanmanızı öneririm.

Selimiye, benim çok sevdiğim yerlerden biri. Gidenler bilir, çok güzel bir doğası var. Ama bir yeri güzel yapan aslında dostlarla paylaşılanlardır. Yıllar önce, 1992’de ilk gittiğim zaman tanıştığım sevgili dostlarım Leyla ve Muhammet ile yine görüşme şansım oldu bu seyahatimde. Selimiye Sardunya’nın güler yüzlü ve sıcak işletmecileri onlar. Yerel lezzetleri, bölgenin balıklarını tadabileceğiniz bir mekân ve üstüne onların güler yüzlü samimi sohbetleri eklenince tadından yenmez oluyor. Sadece bölgenin ve sadece yeni tutulmuş balıklarını servis ediyor Muhammet. Birçok ünlünün müdavimi olduğu mekân hem yemekleri hem de sunduğu konaklama hizmetinin makul fiyatları ile zaman içinde herkesin gözdesi olmuş durumda.

Sadece restoran hizmeti vermenin yeterli olmayacağını fark eden Muhammet, restoranının yanına küçük ama kendinizi içinde çok rahat hissedeceğiniz odalar yapmış. Yani Sardunya’da konaklamak da mümkün. Böylece yaz boyu, genellikle deniz yolu ile yani tekneler ile gelenlerin dinlenebilmesi veya karayolu ile gelenlerin konaklayabilmesi sağlanmış. Odalarda klima, LCD TV, uydu ve veranda var. Ayrıca bahçe ve restoranda ücretsiz kablosuz internet servisi de bulunuyor. Odaların fiyatları da yemekler gibi makul düzeyde. Ama en önemlisi, daha karadan yolu yokken Selimiye’de restoran açmış olan Leyla ve Muhammet’in mütevazı kişilikleri ile gelen herkesi içtenlikle ağırlamalarıdır.

Şimdi kış ortasında Selimiye’ye gidilir mi dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, elbette aslında bir yaz tatili bölgesi olarak bilinir. Beş yıldızlı oteller, gürültülü eğlence merkezleri yok Selimiye’de. Zeytin ve badem ağaçları, yüksek oksijen oranı ve iskelede otururken kıyıya yaklaşan balıkları izleme keyfi var. Ama belki siz de benim gibi kalabalıktan hoşlanmıyor, sahilde veya tepelerde tek başınıza yürüyüş yapmayı seviyor, sıcaktan terlemeden deniz kıyısında oturmaktan keyif alıyor ve en önemlisi kuşların, denizin sesinin dışında başka bir ses duymadan tatil yapmayı seviyor olabilirsiniz. Eğer öyleyse şimdi tam zamanı gitmenin. Siz de benim gibi yapın ve hiç de baharı, yazı beklemeyin çıkın yola.

Hava uygunsa yakında bulunan Kameriye Adası’na da bir tekne turu öneririm. Antik çağlarda Hydas medeniyetine ev sahipliği yapan Selimiye’de, bugün birkaç farklı bölgede eski dönemlerden kalma kalıntılar var. Helenistik çağlardan kalan sur kalıntıları, anıt mezarların kalıntısı, kıyıya gelen teknelere yol göstermek amacıyla yapılan deniz feneri de kalan eserler arasında. Bölgede bir de tiyatro ve manastır bulunuyor. Bölgedeki batık şehirlerden çıkarılmış olan kalıntılar ise bugün Bodrum Sualtı Arkeolojisi Müzesi’nde sergileniyor.

Ulaşım:
Selimiye, Marmaris’e 40 km mesafede bulunuyor. Datça yoluna girip Selimiye yol ayrımından dönerek, Hisarönü ve Orhaniye’yi geçerek ulaşılıyor. Yolun düzgün ve hatta güzel manzaralı olduğunu da eklemek gerek.

Konaklama:
Selimiye Sardunya 
E-mail: info@selimiyesardunya.com 
Tel: 0252 446 40 03

Yeni seyahatlerde görüşmek dileği ile hepinize sağlıklı günler dilerim.