Göbeklitepe Yılında, Şanlıurfa Yolunda…

Fiesta

Gezi blogger’ımız Seymen Bozaslan ve yol arkadaşı Ford Fiesta, Şanlıurfa’da, insanlığın dünya üzerinde varlık gösterdiği en eski topraklardaydı. Bizler de takılalım peşlerine ve #FordileYolda bu sefer adeta zamanda yolculuk yapalım; eski uygarlıkların, insanlık tarihinin ve bugünlere ulaşan kalıntıların arasında bambaşka diyarlara gidelim.

Yazı, Video ve  Fotoğraflar: Seymen Bozaslan

1993 yılında bir çiftçi toprağa kazmayı vuruyor ve bir taş görüyor. Sonra biraz daha kazıyor, biraz daha eşeliyor toprağı ve bir eser buluyor. Bu eseri alıyor, Müzeler Müdürlüğü’ne götürüyor. “Amca bu önemli bir şey değil,” diyorlar eseri alıyor, depoya bırakıyorlar. Sonra Klaus Schmidt isimli bir Alman arkeolog bölgeye geldiğinde depodaki bu taşları görüyor ve nereden bulunduğunu soruyor. Ve 1995 yılında Göbeklitepe’de ilk çalışma gerçekleşiyor.

Şehir merkezine 14 km uzakta

Göbeklitepe, Şanlıurfa’ya 14 km uzaklıkta yer alıyor. Müze kartın geçerli olduğu komplekse giriş yaptıktan sonra önce National Geographic belgeselini izliyorsunuz, ardından bir odanın içinde yaklaşık 5 dakika süren fantastik bir zaman yolculuğuna çıkıyorsunuz ve Göbeklitepe hakkında detaylı bilgileri aldıktan sonra shuttle araçlarla 1,5 km’lik bir yolculuk yapıyorsunuz ve kazı alanı bölgesine geliyorsunuz.

12.000 yaşında dünyanın en eski tapınağı

#FordileYolda sloganıyla çıktığım yolculuklarda bu haftanın rotası Şanlıurfa’da bulunan dünyanın ilk tapınağı Göbeklitepe oldu. Göbeklitepe 1995 yılında kazılarına başlanan bir alan olsa da, günümüzde insanlık tarihine ve geçmişe bakış açımızı değiştirdi. 12.000 yaşında olduğu tahmin edilen bu yapının Mısır Piramitleri’nden 7000 yıl daha eski olduğu düşünülüyor. Göbeklitepe’yi araştırdığınızda çok ilginç bilgilere ulaşabilirsiniz. Mesela çevresinde ceylan, geyik, koyun, domuz gibi hayvanların kemiklerine rastlanmış. Bu da zamanında burada yaşayan insanların gıda atıklarını bu tapınakta gömdüklerine işaret ediyor. Uzmanların görüşüne göre bu gıda atıkları tapınak sahiplerinin avcılık, toplayıcılıkla geçinen insanlar olduğunu gösteriyor. Yani Göbeklitepe sahipleri tarım öncesi toplumun fertleri.Tapınak çevresinde su kaynağı veya su geçiş güzergâhı bulunmaması da insanların burada yaşamadıklarını, sadece ibadet amaçlı geldiklerini gösteriyor. Göbeklitepe’de gezerken denk geldiğim belgesel filminde ise çok ilginç bir kültüre şahit oldum. Burada ölüler önce gömülüyor sonra çıkarılan kafa tasları kutsal miras olarak saklanıyormuş. Anadolu’da nadir olan bu kültür günümüzde Hıristiyanlık inancında hâlâ varlığını sürdürüyor. Hatta Paris, Hallstatt gibi yerlerde kafatası müzeleri bulunmakta. Yani günümüzde hâlâ yaşatılan bir gelenek 12.000 yıl önce de varmış diyebiliriz.

Göbeklitepe’yi gezerken öyle ilginç bilgiler öğreniyorsunuz ki; sürekli “Hadi ya” tepkisi verebilir, şaşkınlıktan ağzınızın açık kaldığını fark edebilirsiniz. Mesela 20 adet olduğu düşünülen tapınaklardan günümüzde sadece 4 tanesi ziyaret edilebiliyor. Monolit adı verilen bu taşların en hafifi 2 fil ağırlığı diyebileceğimiz 15 ton ağırlığında. En ağırı ise 100 sumo güreşçisine eş değerde, yani 40 ton ağırlığında. En uzunları ise dünyanın en uzun boylu zürafasına eşit. Yani tam 5,5 metre. Monolitler, Göbeklitepe’nin en önemli simgesi. Bir tanesinin yapımı tam 300 saat sürüyormuş. 60-70 kişinin çalıştığı düşünülen Göbeklitepe için ne inanılmaz bir emek değil mi? Müzeyi gezerken öğrendiğim bir diğer ilginç şey ise beni oldukça şaşırttı. Göbeklitepe’nin ilk sahipleri burayı yaptıktan sonra gömmüşler. Çünkü yerleşimlerine daha yakın şekilde tekrar inşa etmişler. Yıllarca toprak altında kalması sayesinde de bugün biz bu tarihe canlı şahit oluyoruz.

2018 yılında UNESCO Listesi’ne girdi

2018 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilen Göbeklitepe’de kazı çalışmalarının 150 yıl civarında süreceği düşünülüyor. Bu da yıllarca dünyanın gözünün burada olacağının işareti aslında. Tabii Göbeklitepe’yi bugün bu denli önemli kılan Alman Arkeolog Klaus Schmidt’in çok ciddi gayreti ve inancı. “Benim yerim artık burasıdır,” dedikten sonra eşi Çiğdem Schmidt ile Şanlıurfa’da satın aldıkları ev günümüzde Schmidt’in hatıraları ve Göbeklitepe anılarının olduğu bir anı evine dönüşmüş. Dilerseniz yolunuz buraya düştüğünde bu yapının ortaya çıkmasında önemli rol oynayan Alman arkeoloğun evini de ziyaret edebilirsiniz.Yol arkadaşım Fiesta ile dünyanın ilk tapınağına çok keyifli bir yolculuk gerçekleştirdim. 2019 yılının Göbeklitepe yılı ilan edilmesiyle birlikte yerli yabancı birçok turistin akın akın geldiği Göbeklitepe’de 12.000 yıllık bir tarihin peşinden gitmek gerçekten tek kelimeyle ifade edilebilecek bir his. İnanılmaz!