Ford Focus ile Başkent Yolunda…

Ankara

30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlamak için belki de en anlamlı yerlerden birine doğru gitmeye, gezi blogger’ımız Seymen Bozaslan’ın Ford Focus ile çıktığı #FordileYolda rotasında başkentimizin dört bir yanını keşfetmeye hazır mısınız?

Yazı ve Fotoğraflar: Seymen Bozaslan

#FordileYolda Anadolu yolculuklarımın birçoğunda yanından kenarından geçtiğim, fakat bir türlü gezebilme fırsatımın olmadığı Ankara’ya bu kez yolumu düşürdüm ve başkentimizin sokaklarında fotoğraf turuna çıktım. Herkesçe soğuk gözüken şehir aslında tam bir “Anadolu Babası” figürü desem yanlış olmaz. Dışı sert, soğuk ama tanıdıkça, içinde gezdikçe seviyorsun... Öyle bir şehir başkentimiz... Ayrıca sadece şehir diye de düşünmeyelim. Nallıhan, Eymir, Tuz Gölü, Beypazarı, Kızılcahamam derken tarih ve doğanın iç içe olduğu önemli bir merkez... Hadi kısa bir tur atalım mı o zaman?

Anıtkabir

#FordileYolda’nın başkent rotasında ilk durağım Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahat ettiği Anıtkabir oldu. Anıtkabir’in de şöyle bir hikâyesi var. 10 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümü sonrasında 1953 yılına kadar plan, proje, yarışma ve inşa aşamalarıyla geçen yıllar sonunda 11 Eylül 1953 yılında Anıtkabir açılıyor. Anıtkabir’in bugün bulunduğu eski adıyla Reşattepe’de ise Anıtkabir çalışmaları sırasında çok fazla arkeolojik eser çıkartılmış. Bu eserler de bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Anıtkabir içinde üç ana bölüm bulunmaktadır. Bunlardan ilki Barış Parkı, ikincisi Anıt Bloğu, üçüncüsü de tören alanıdır. Anıt bloğu denilen kısım çeşitli simgesel özellikler taşıyan kuleler, İsmet İnönü lahdi, Mezar Odası, Şeref Holü, Mozole, Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi gibi bölümlerden oluşmaktadır. Aslanlı Yol ve tören alanı da blok içine dahil edilmektedir.

Ankara Kalesi

Ankara’ya şöyle bir tepeden bakmak istiyorum düşünceniz varsa Ankara Kalesi aradığınız adres. Romalılar tarafından yapıldığı düşünülmekte olan kale, sağlam burç ve surlarıyla günümüze kadar gelmiş. Ankara’nın simge yapılarından birisi olan Ankara Kalesi’nin M.Ö. 2. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Çevresinde çeşitli butik kafelerin olduğu kale bölgesinden birazdan bahsedeceğim. Buradayken Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Rahmi Koç Müzesi gibi değerli müzeleri de ziyaret edebilirsiniz.

Hamamönü

Her şehrin geçmiş kültürünü yapılarıyla anlattığı bir bölge mutlaka vardır. Ankara’da da Hamamönü bu konuda gayet iddialı. Altındağ ilçesine bağlı Hamamönü’de son yıllarda binaların birçoğu restorasyon gördü ve günümüze otantik bir Ankara mahallesi olarak geldi. Keyifle gezebileceğiniz ve fotoğraf çekmeye doyamayacağınız bölgede özellikle Ramazan ayında sokak sanatları ve sizi geçmişe götürebilecek nostaljik etkinliklerle keyifli vakit geçirebilirsiniz.

Kuğulu Park

Ankara’nın en simge yerlerinden birisidir Kuğulu Park. İsmini tahmin edildiği üzere park içindeki gölette bulunan kuğulardan alıyor. Şehrin merkezinde “hadi bir dinleneyim” derseniz aklınızda olsun.

II. Meclis Binası

Evet, birçoğumuzun zihninde olan Atatürk fotoğrafının bulunduğu mekân burası. İlk meclis binası küçük ve yetersiz gelince Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bu bina fonksiyonel olarak değiştirilmiş ve 18 Ekim 1924’te II. TMBB binası olarak hizmete girmiş. İki katlı bir yapı olan II. Meclis Binası’nın odalarını ve meclis konuşmalarının yapıldığı salonu kısmen gezebiliyorsunuz. Atamızın bazı eşyaları ve meclisin hikâyesinin de bulunduğu mecliste en yoğun duyguyu ise “Hakimiyet Milletindir” yazılı meclis salonunda hissediyorsunuz. 1961 yılında yeni meclis binasına geçtikten sonra burası 1981 yılına kadar çeşitli amaçlarla kullanıldı. 1981-1985 yılları arasında hizmet veren müze, 1985 yılında kapatılıp 1992 yılında yeniden müze olarak hizmet vermeye devam etti. 2001 yılında tekrar onarıma alınan müze 2008’e kadar kapalı tutulmuş, 29 Ekim 2008’de ise yeniden açılarak günümüze kadar gelmiştir.

Ulucanlar Cezaevi

Yılmaz Güney, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Bülent Ecevit, Muhsin Yazıcıoğlu, Nazım Hikmet buranın havasını solumuş insanlardan birkaçı... Fakat isimleri farklı olsa da, acılarının ortak olduğu binlerce kişi kaldı bu koğuşlarda. Müzeden bahsetmeden önce, bu müze Türkiye’de beni etkileyen, kendimi mahkûm gibi hissetmeme neden olan ve o acıları hissettiğim nadir noktalardan. Kendimi müze bölümleri içinde adeta kaybolur gibi hissettim. “Vurma gardiyan” sesleri mi dersiniz, darağacının önünden geçmek mi, Hilton koğuşu olarak geçen demir parmaklıkların arkasından izlediğin Ankara manzarası mı dersiniz... Müze ziyaretiniz bittiğinde ne kadar etkilendiğinizi daha iyi anlayacaksınız. Türkiye’de en çok etkilendiğim müzelerin başında burası geliyor.

Ankara Etnografya Müzesi

Burası Türkiye’nin ilk resmi müzesi olmasının yanı sıra bulunduğu konum itibarıyla da önem taşımaktadır. Ankara Kalesi’ne yakın bir noktada bulunan Ankara Etnografya Müzesi içinde bulunan eserler İslam etkisi altındaki Türk sanat, kültür ve yaşam ürünlerinden oluşmaktadır. Başta Selçuklu döneminden olmak üzere çeşitli dönemlere ait eserler sergilenmekte. Peki, eserler arasında neler var? Çeşitli el yapımı halı ve kilimler, tarihi şahsiyetlere ait özel eşyalar, tabancalar, Osmanlı savaş gereçlerini vs. burada görebilir, fotoğraf çekebilirsiniz.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi

1921 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Ankara Kalesi’nin Akkule olarak bilinen bölgesinde Hitit dönemine ait eserlerin toplanmasıyla oluşturulan müze, Anadolu’nun değişik yerlerinden getirilen eserlerle dev bir Anadolu eserleri mozaiğine dönüşmüş. Dünya çapında ün kazanan müze, 1997 yılında Avrupa’nın en iyi müzesi ödülünü 66 büyük müze arasından sıyrılarak aldı. Gerek bahçesi gerek içinde yapacağınız tur da günümüzde bile yapılması zor eserleri gözlemleyebilir, tarihi bir yolculukta kaybolabilirsiniz.

Nallıhan Kuş Cenneti

Ankara’nın Bolu sınırına yakın bir noktasında olan Nallıhan Kuş Cenneti, 425 hektarlık bir alana sahip ve içinde 190’dan fazla kuş türü barındırıyor. 3 adet kuş gözlemevinin bulunduğu bölge; sarı, kahverengi ve kırmızı tabakalardan oluşan bir dağın heybeti önünde sulak bir havzanın sunduğu imkânla kuşların belki de göç yolculuğunda en güzel duraklarından birisi. Gerek doğaseverler için gerekse fotoğraf çekmeyi sevenler için ideal bir yer olan Nallıhan 1994 yılından bu yana Milli Parklar ve Av ve Hayvan Hayatı Genel Müdürlüğü koruması altında bulunuyor.

Beypazarı

Zamanında İpek Yolu’nun önemli bir durağı olan Beypazarı; Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlının yaşandığı ve her birinden farklı kültür izlerini barındıran, aynı zamanda Türkiye’nin havuç ihtiyacının %60’ını karşılayan bir ilçe. Tabii ki Beypazarı’nın bu kadar bilinmesinin temelinde ise cumbalı ve ahşap konakların olduğunu söylemek gerek. En fazla üç kattan oluşan konakları görmek için her yıl binlerce insan buraya geliyor. Ara sokaklarda Beypazarı kurusu, Beypazarı’nın meşhur 80 katlı baklavası, Beypazarı’nın yine meşhur güvecinin tadına bakabilir, evinize götürmek üzere sokak üzerinde kurulu tezgâhlardan alışverişinizi yapabilirsiniz. Beypazarı’na geldiğinizde ise nerelere gitsem diye sorarsanız; Beylerbeyi Yaşayan Müze ve Beypazarı Kent Tarihi Müzesi mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Ayrıca Beypazarı merkezine 4 km uzaklıkta olan İnözü Vadisi ve ilçeyi tepeden görebileceğiniz Hıdırlık Tepesi de görülecek yerler arasında.

Tuz Gölü

Türkiye’nin en büyük ikinci gölü ve dünyanın en tuzlu ikinci gölü olan Tuz Gölü, ülkemizin tuz ihtiyacının %70’ini karşılıyor. Yılın haziran, temmuz dönemlerinde pembe renge bürünen göl aynı zamanda 80’den fazla kuş türüne de ev sahipliği yapıyor. Özellikle flamingo kuşlarının uğrak noktası olan gölde şanslıysanız bu kuş grubunu görebilir ve dünyanın ekolojik dengesine bir kez daha hayran kalabilirsiniz.