“Çocuk da Yaparım Kariyer de!”

Gonca Sofuoğlu
gonca sofuoğlu

Gonca Sofuoğlu Temiz Müşteri Deneyimi Lideri

Şimdiye kadar duyduğum en ayrımcı cümlelerden biri... “Çocuk da Yaparım Kariyer de!”

Hepimiz farklı insanlarız ve bu anlamda benzersiziz. Benzer ailelerden gelsek, benzer okullarda okusak, benzer işler yapsak, benzer şeylerden hoşlansak da hepimiz farklıyız. Aynı şeyi duyarız, farklı anlarız, baktığımız ile gördüğümüz farklıdır.

Benim inancım, hepimizin kadın ve erkekler olarak değil, insan olarak farklı görevler için burada olduğumuz. Kimi atom bombasını bulur, kimi kansere çare, biri doğduğu gün kaybeder, diğeri zorlanmadan yaşar... Ama her birey kendini gerçekleştirmek için uğraşır. Buraya kadar her şey tamam ama konu annelik olduğunda ayarlarımız biraz şaşıyor. Birey olarak sadece kendinizden mesul iken birden başka birinden ve onun hayat hikayesinden sorumlu olduğunuzu düşündüğünüz bir durumun içine giriyorsunuz. Bu yeni sorumluluk duygusu sizi baştan aşağı yeniden düşünmeye zorluyor. Kendi değerlerinizi, prensiplerinizi, yaşadıklarınızı bir kenara koyuyorsunuz ve bocalıyorsunuz.

İki çocuk doğurdum. Ben de bir anneyim. Şimdiye kadar hep farkındalığımın yüksek olduğunu düşünürdüm. Konu ne olursa olsun tek bakış açısını kabul etmekte zorlanan ben, her iki çocuğumda da farklı farklı ama derinlemesine yaşadığım duygularla başa çıkmakta çok zorlandım. Yüzyıllar boyu annelik olgusunu araştırmış değilim ama hayatımda bu açıdan birebir deneyimlediğim çok şey oldu. Yaşadıklarım ve gözlemlerime göre annelik kavramının 20. yüzyıldan itibaren acımasızca “standartlaştırıldığı” sonucuna vardığımı belirtmem lazım.

Mükemmellik beklentisi ve ideal anneler

Annelik kavramı, kültürden kültüre şekillenen ve dünyanın her yerinde farklı görevlerle karşımıza çıkan bir olgu. Sanırım yine de her kültürün annelik kavramı üzerinde birleştiği ortak bir nokta var; kutsallık.

Özellikle kadının iş gücüne aktif katılmaya başladığı sanayi devrimiyle birlikte, toplumlarda büyük değişimler gözlendi. Eskiden sadece ev işleri ve çocuklarla ilgilenmekle mükellef olan kadın, hem akademik alanda hem de sanayide “üretmeye” başladı. Geleneksel annelik modeliyle hareket edilen bu günler, çağın getirileriyle birlikte modern anneliğe evirilmeye başladı ve sonucunda ortaya “ideal anne” kavramı çıktı. Eğitimli, iş hayatında kariyer sahibi olan, bakımlı, çocuklarını yetiştirirken mutlaka uzman görüşlerini takip eden, aynı zamanda eşine ve ev işlerine yeterli zamanı ayıran bu “ideal” anneler, zaten sırtına yüklenmiş onlarca yükün altında kaybolan kadınların üzerine bu yeni mükemmellik vurgusu ile bir yenisini daha eklemiş oldu.

Her kadın anne olunca büyük korkular yaşar. Bu korkuların belki de en büyüğü çocuğuna yeterli gelememe korkusudur. Özellikle günümüzde annelerden beklenen yukarıda bahsettiğim mükemmellik düzeyi, çalışan annelerde kariyer ile annelik arasında seçim yapmaya kadar gidiyor. Kadın; “Önce kadın mıyım, yoksa anne miyim?” diye her gün kendini sorgulamak zorunda kalıyor. Dedik ya annelik olgusu toplumdan topluma göre değişir diye; işte Türkiye’de bu durum zaman zaman kadının görünmez bir çemberin dışında kalmasına, dışlanmasına, kendini eksik, yetersiz, hatta değersiz hissetmesine kadar varabiliyor.

Oysaki çocuk sahibi olmak sadece kadının üstlendiği bir görev değil. Bir bebek her ne kadar anne karnında büyüyor ve anneden dünyaya geliyor olsa da baba da o çocuk üzerinde anne kadar sorumluluk sahibi. Erkeklerin bu içgüdüye sahip olmadığını savunanlar olabilir tabii ama kadınların hepsinin de bu içgüdüyle doğduğundan ya da anneliğin içgüdüsel bir durum olduğundan ne kadar eminiz? Bu soruların cevabının yine anneliğin kutsal görülmesi ya da öyle olmasının istenmesinden kaynaklanabileceğini de bir düşünün isterim.

Annelik ile kariyer iki ayrı kavramdır ve birbirine engel değildir

Dünyanın her yerinde kadınları yıllarca emek verdiği mevkilerden veya çalışma hayatlarından sadece çocuk sahibi oldukları için kolayca alabilirsiniz. Ama bir erkek baba olduğunda, mevkii yükselebilir. İşveren, yeni bir annenin artık işini boşlayacağını rahatlıkla düşünebilirken, aynı yerde çocuk sahibi olan bir erkeği daha fazla sorumluluk sahibi olacağına inanarak ödüllendirebilir. İşte tüm bu davranışların altında tamamen toplumsal cinsiyet rollerindeki kodlamalarımız yatıyor.

Oysaki kariyer ve annelik birbiriyle yarıştırılmayacak kadar değerli iki kavram. Birincisi, kadının kendi benliği ve kimliğiyle ilgili iken; ikincisi, bu dünyada var oluşuna aradığı cevaplardan biri. Ve her ikisi de aslına bakarsanız kutsal. Anneliği bir kariyer olarak görmek, bu yukarıda bahsettiğim mükemmellik ve ideallik çabası içinde kadını yıpratan ve var oluşunu sorgulamasına yol açacak bir düşünce. Burada bir parantez daha açayım: Bu düşüncenin yaratılmasını sağlayanlar arasında (erkekler yoğunlukta olsa da) tabii ki kadınlar da yer alıyor ve maalesef kadınlar da kendilerini ya da diğer kadınları tanımlarken bazı normlar geliştiriyor. Velhasıl anneliğiniz en çok da yine başka kadınlar tarafından değerlendirilip, “yeterli” ve “yetersiz” olarak sınıflandırılabiliyor.

İdealle gerçek arasında denge 

Tüm bu duygu, görev ve baskı içerisinde yapabileceğimiz en iyi şey ise; her alanda olduğu gibi dengeyi yakalamak. Hayat tarzınıza ve alışkanlıklarınıza göre plan yapmak veya daha iyi bir hayat için alışkanlıklarınızı değiştirmek, kriz yönetebilmeyi öğrenmek dengeyi yakalamanızda önemli ipuçları olabilir. Bir iş konusundaki yetkinliğiniz, yaratıcılığınız, düzenli çalışmanız, iş yerindeki kurallara uymanız üstleriniz tarafından denetlenebilir, oysaki anneliğinizin sınırını yine siz belirlersiniz. Kendinize ayırdığınız vakitlerden pişman olmadan, sürekli yeterlilik korkusu yaşamadan, hayatın doğal akışında bir canlıyı tanımak, onunla yeni şeyler öğrenebilmenin keyfine varmak, yine o kusursuz dengenin en büyük desteği.

Unutmayın ki, biz nasıl çocuklarımızın başarılarıyla gururlanıyorsak, onlar da bizlerin başarısıyla gururlanır ve kahramanlarının kariyerlerini örnek alır. Çocuklarımıza, anılarında yer edecek kaliteli vakitten, insani değerlerden ve bolca sevgiden başka bırakacak daha büyük mirasımız da yoktur aslında.

Yorumlarınızı hasretle bekliyorum. Ne düşündüğünüzü çok merak ediyorum.

Sevgilerimle,